Haber

CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı: İsveç’in NATO’ya katılımına ‘evet’ diyeceğiz

CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açan protokole ilişkin yasa tasarısının görüşülmesinde; “Siyasi iş birliği kurarken uzun vadede yönümüzü doğru belirlemek gerekiyor. Kara, deniz, hava, kara, deniz, hava gibi alanlarda dünyanın en güçlü ekonomilerinin oluşturduğu bir ittifakın kat edeceği yolun gerisinde kalmanın maliyetini hesaplamamız gerekiyor. Gerginliğin silahlarla değil, diplomatik müzakerelerle çözülmesi gerektiğini savunuyoruz. Barış “Çevreyi ve istikrarı bozan her türlü tehdide karşı NATO’nun caydırıcı gücüne önem veriyoruz. NATO’nun yeni üyelerin katılımıyla genişleme politikasını destekliyoruz. Bu nedenle bugün yapılacak oylamada Cumhuriyet Halk Partisi olarak İsveç’in NATO’ya katılımına ‘evet’ diyeceğiz” dedi.

İsveç’in NATO’ya katılımına ilişkin protokolü onaylayan yasa tasarısı TBMM’de kabul edildi. 346 milletvekilinin katıldığı oylamada 287 kabul oyu, 55 ret oyu, 4 çekimser oy kullanıldı. Görüşmelerde konuşan CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, İsveç’in NATO üyeliği ve AKP’nin dış politika girişimlerine ilişkin şunları söyledi:

“Yarın ücretli gazeteci ve avukat Uğur Mumcu’nun ölüm yıl dönümü. Atatürkçü ve sosyal demokrat düşüncenin cesur yazarı Uğur Mumcu’nun hayali Türkiye’nin gün yüzüne çıkmasıydı. Onun hayali Cumhuriyet Halk Partisi’nin yolunu aydınlatıyor” laikliği savunurken, çetelerle mücadele ederken.” ışık tutmaya devam edecektir. Cinayetle ilgili bildiklerini konuşmayanlara, çürümüş bir duvarı korumak için adaletten tuğlayla kaçanlara yazıklar olsun diyor, Uğur Mumcu’yu sevgi ve rahmetle anıyorum.

“BUGÜN NATO’NUN GENİŞLEME STRATEJİSİNE DE OY VERECEĞİZ”

Bugün aslında sadece İsveç’in NATO’ya katılımına oy vermeyeceğiz. Bugün NATO’nun genişleme stratejisini de oylayacağız. Bugün cevaplayacağımız temel soru şu: Dünya bir kırılma yaşarken, Gazze’deki savaş yayılma belirtileri gösterirken, Ukrayna’daki savaş devam ediyor, Çin-Tayvan gerilimi tırmanıyor, Kızıldeniz’de dünya ticaretinin yüzde 12’si duruyor. ve bu kırılmanın uzun vadeye yayılacağı aşikar. Demokrasilerden mi yana, yoksa tek adam rejimlerinden yana mı? NATO’nun askeri olarak güçlü kalması, siyasi olarak güçlenmesi, kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesi ülkemizin çıkarına mıdır? NATO’nun kolektif caydırıcılığını güçlendirmek ve Rusya’nın saldırgan politikalarına karşı direncini artırmak ülkemizin çıkarına mı, değil mi? Bunlar temel sorulardır.

“NATO’NUN YENİ ÜYELERİN KATILIMIYLA GENİŞLEME POLİTİKASINI DESTEKLİYORUZ”

Siyasi iş birliği kurarken uzun vadede yönümüzü belirlemek gerekiyor. Kara, deniz, hava, siber ve uzay alanlarında dünyanın en güçlü ekonomilerinin oluşturduğu ittifakın ilerlemesinin gerisinde kalmanın maliyetini hesaplamamız gerekiyor. Siyasi açıdan bakıldığında Cumhuriyet Halk Partisi’nin tutumu son derece açıktır. Demokratik ilkelere, hukukun üstünlüğüne ve her türlü gücün denetlenmesine dayalı bir sistemin doğruluğuna inanıyoruz. Biz gerginliklerin silahla değil diplomatik müzakerelerle çözülmesi gerektiğini savunuyoruz. Nükleer silahlardan arınmış bir güvenlik anlayışını her platformda destekliyoruz. Barış ve istikrar ortamını bozan her türlü tehdide karşı NATO’nun caydırıcı gücüne önem veriyoruz. NATO’nun genişleme politikasını yeni üyelerin katılımıyla destekliyoruz. Bu nedenle bugün Cumhuriyet Halk Partisi olarak İsveç’in NATO’ya katılımına ‘evet’ oyu vereceğiz.

“İSVEÇ’İN NATO ADAYLIĞI GÜNDEME GELİRKEN HÜKÜMETİMİZ, KÖTÜ YORUMLARLA MANEVRA YETENEĞİMİZİ AZALTIYOR”

Gazze bombalanırken Cumhurbaşkanımız neden Avrupa Birliği ülkelerine ‘İsveç’i takip edin, İsveç gibi Filistin’i tanıyın’ diyemedi? Çünkü hükümetimiz, İsveç’in NATO’ya adaylığı gündeme gelir gelmez yaptığı fevri açıklamalarla hareket yeteneğimizi kısıtladı, enstrümanlarımızı azalttı. Bu, sanki elinizde megafonla propaganda yapıyormuşsunuz gibi, dış politikanızın bir yönüydü. O fevri çıkışlar yüzünden Filistin için sesimizi duyurma fırsatımız olmadı. Çünkü İsveç’in NATO üyeliği gündeme geldiğinde, müzakere süreçlerinde eşi benzeri olmayan bir tarzda kapıyı en başından kapattınız. Erdoğan, “Ben burada olduğum sürece ‘evet’ demeyeceğiz” dedi. Bu konu her krizde olduğu gibi kişinin kişisel kapasitesi ve ideolojik tahayyülüyle sınırlıdır. Çünkü maalesef son yıllarda dış politikamız şöyle ilerliyor: Önce Erdoğan çıkıyor, iç politikaya yönelik şov yapıyor, bağırıp çağırıyor. diye bağırıyor, perde arkasında bir diplomat yürüyor ve o diplomasi bir sonuca ulaşıyor. Erdoğan’ın ses telleri kalınlaşıp milleti boşuna gerginleştiriyor.

“İSVEÇ’İN TERÖRİZLE MÜCADELEDE BİZE GEREKLİ GÜÇ VERMEMESİNDEN DERİN ÜZÜNTÜYÜZ”

İsveç’ten meşru taleplerimiz var, bu talepler meşru mudur? Yüzde 100 meşrudur, özellikle terörle mücadele bağlamında meşruiyeti açıktır. Bunların diplomatik görgü kurallarına ve üyesi olduğumuz NATO’nun yerleşik kurallarına göre müzakere edilmesi çok doğaldır. Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren çeşitli terör örgütleri, İsveç ve benzeri birçok ülkenin demokratik sistemindeki boşluklardan yararlanıyor. Orada terör propagandası yaptılar, yardım ve maddi yardım topladılar. Terörle mücadelede İsveç’in bize gereken desteği verememesinden büyük üzüntü duyuyoruz. Türkiye, müttefiklerinden bu konuda kanun çerçevesinde adım beklemekte kesinlikle haklıdır. Bazı yasal düzenlemelerle bu sorunun aşılmış olmasından memnuniyet duyuyoruz ve İsveç’teki mevzuat değişikliklerinin kağıt üzerinde kalmaması için süreci takip edeceğiz. İsveç NATO’ya üye olduğunda, terörle mücadelede NATO’nun yükümlülükleri arasında yer alacaktır. NATO’nun 2. büyük ülkesi olan ülkemiz, NATO’da etkin diplomasiyi ilerlettiği ölçüde İsveç üzerindeki etkisini artırabilecektir. Dolayısıyla İsveç’in NATO üyeliği bizim çıkarlarımızla örtüşüyor. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uyguladığı politika ne kadar yanlış olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarları ile İsveç’in NATO üyeliği örtüşmektedir.

“MANEVİLERİMİZ DEĞİŞMEDİYSE NE DEĞİŞTİ?”

Bu süreçte iki terör örgütünün ismi sıkça anıldı; Bunlardan biri PKK, diğeri FETÖ. Artık İsveç PKK’yı terör örgütü olarak tanıyor ama İsveç yazılarına göre FETÖ terör örgütü değil. Bunu Dışişleri Komisyonu’nda da sordum ama makul, mantıklı bir cevap alma fırsatımız olmadı. FETÖ bizim için terör örgütüdür ama İsveç için değil. İsveç’ten terör örgütü olarak tanımadığı bir örgütün üyelerini iade etmesini istiyoruz; Bunun uluslararası bağlantılarla, diplomasiyle, karşılıklılıkla hiçbir alakası yok. Bunun hukuken mümkün olmadığını biliyorsunuz ama tek derdiniz iç kamuoyunu manipüle etmek. Terör örgütü olarak kabul edilmesine rağmen PKK’lıların iadesinde de benzer bir çıkmaz yaşanıyor. Kırk dört yıldır İsveç’ten toplam 69 kişi istedik; Bunlardan 32’si terör, 37’si ise ceza gerektiren suçlardan. Peki toplamda kaç kişi iade edildi? Toplamda 1 kişi iade edildi; Geçen ay da durum böyleydi. 16 Kasım’da Dışişleri Komisyonu’nda buluştuk; O gün İsveç, terörle mücadeleye ilişkin yasal değişiklikleri yapmış ve tamamlamıştı. Kurul’da yapılan görüşmeler yeterli olgunluğa ulaşmadığı için bir sonuca varılamadı. Ardından 26 Aralık’ta İsveç’in NATO üyeliğinin Genel Kurul’a düşürülmesi kararının alındığı toplantıyı gerçekleştirdik. Bu arada ne değişti? Ne ikinci bir kusurlu ürün iade edildi ne de başka bir değişiklik yapıldı. Ama “Ne değişti?” sorusunun bir muhatabı daha var. o da Milliyetçi Hareket Partisi. Altı ay önce ‘Kandil Dağı neyse Stockholm de odur’ dediniz, geçen ay ‘İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakıldı, dinimize hakaret edildi, maneviyatımıza ağır saldırı yapıldı, tabi ki İsveç’in NATO’ya girmesine soğuk davranıyoruz’ dediniz, şimdi Bugün İsveç’in NATO’ya girişini kabul edeceksiniz. Maneviyatımız değişmediğine göre ne değişti, ya da Stockholm’ün haritadaki yeri değişti mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu